Her zaman olduğu gibi suni gündemlerle vakit öldürüyoruz. Bir haftayı Millet İttifakı bozulur mu diye geçirdik, bir haftayı yüzde 40 tartışmaları ile. Şimdi de MHP’nin Kılıçdaroğlu için komisyon kurduk tartışmaları ile bir süre oyalanacağız. Bu arada gerçek gündemi ıskalamaya devam edeceğiz. Vatandaşın şu sıra en büyük derdi ekonomi. hayat pahalılığı almış başını gidiyor. İnsanlar geçinebilmek için en temel ihtiyaçlarından kısmak zorunda kalıyor. Asıl konuşulması gereken kötü ekonomi yönetimidir. Zamlarla, adı konmamış vergilerle iktidarın yaptığı yanlışların faturası milletten çıkarılıyor.
Trafik her köşeye kurduğu radarlarla vatandaşı cezalarla bunaltıyor. Son sigara yasağı da aslında bir vergidir. vatandaşın kendi arabasında içtiği sigaraya karışmanın çok doğru olduğunu düşünmüyorum, özel hayata bu kadar müdahale edilmemeli. Daha yasağın ilk gününde yaklaşık 6 bin kişiye ceza yazıldı. Ekonomik kriz yetmiyormuş gibi bir de vatandaşın sigarasına musallat olmak doğru değil.
Ne yazık ki muhalefet kendi gündemini oluşturamıyor. İYİ parti sözcüleri CHP’nin HDP ile arasına mesafe koymasını istedi. Bu gerekçe ile ittifak bozulur mu bilemem ama diğer taraf da Öcalan ile arasına mesafe koymuyor. Yani AK partinin sicili daha temiz değil.
Bir başka sorun Suriye politikası… böyle girdik, giriyoruz, gireceğiz, bir gece ansızın gelebiliriz gibi hamasetten başka anlam taşımayan sloganlarla siyaset yapmak giderek bir inandırıcılık sorununa neden oluyor. Bir yere girilecekse girilir önceden haber verilmez, karşı tarafa tedbir alma imkanı verilmez. Türkiye’ye ne ABD’den ne Rusya’dan hayır gelir, kendi göbeğini kendisi kesmeyen bir ülke çıkarlarını koruyamaz. Sözde Suriye’nin birliğini istiyoruz ama icraatta Suriye’nin bölünmesi için her şeyi yapıyoruz. Sınırımızdaki, PYD biraz aşağı sürüldü mü her şey bitecek mi? Büyük politikamız bu mudur yani? PYD sınırlarımızın biraz aşağısına inince her şey halloluyor mu?
Konuşulması gerekenleri konuşmayan bir toplum hiç bir problemini çözemez. Nitekim 2011’den beri Suriye’de PYD devletleşirken bağırıp çağırmaktan, içi boş nutuklar atmaktan başka bir şey yapmadık. Muhalefet de bir türlü şartların önüne getirdiği fırsatları değerlendiremedi. Şimdi Demirel gibi bir adam olsaydı düşün peşime der Türkiye’yi ayağa kaldırırdı. Biz ne yapıyoruz hangi parti hangisiyle izdivaç yapacak, hangisi hangisinden boşanacak onu konuşuyoruz. İşte yeni kadroları yeni partiler için harekete geçiren budur. Ciddi bir muhalefet boşluğu var. Mevcutlar bu boşluğu dolduramadığı için yeni adaylar çıkıyor. Siyaset boşluk kabul etmez, bu boşluk er geç doldurulacak. Son anketler de iktidar partisinde erimenin sürdüğünü gösteriyor. Dünya böyle dönüyor, bazılarının dönemleri kapanacak yerlerini başka bazıları alacak. Önemli olan kimin gelip kimin gittiği değil, ülke sorunlarının çözülmesidir.