Bu önemli konuyu Dünya Değişim Akademisi’ndeki Değişim Uzmanlarına sorduk çok etkileyici ve önemli bilgiler edindik, bu bilgileri sizlerle paylaşıyoruz.
”Saygılılık tutumundaki birey her zaman kazanır.
Saygılılık, değeri dolayısıyla bir kimseye karşı özenli, dikkatli ve ölçülü davranmaya sebep olan hürmet duygusudur. Herhangi bir ilişki içinde uygun bir davranış tarzını ve tutumu benimsemektir saygılılık. Saygılılık tutumu içindeyken iletişim kurulan bireyin hak, değer, inanaç ve her türlü özelliği göz önünde tutularak kişiye ön yargısızca yaklaşılır.
Genelde saygılılık ve itatkârlık tamamen farklı algılanır. Oysa gerçek saygılılık ve itaatkârlık farklı iki şeylerdir. Bir insana saygıdan itaat edilebilir ama itaat her zaman saygı içermez. Saygıdan değil, zorunda olunduğu için de itaat edilebilir. Bu mecburi itaat çok da sağlıklı bir durum değildir ve kişiliği zedeler. İtaat söz dinlemek, boyun eğmek ve eme uymak demektir. Öte yandan saygılılıktan olan itaat tekâmüle, mecburi itaat ise çöküşe neden olur.
Toplum saygılı itaatkâr insanları sever, saygısız asileri sevmez. Toplum bir taraftan insanın özgürlüklerini kısıtlayarak zekâsını baskılar. Diğer taraftan da insanın saygılı ve itaatkâr olmasını ister. Bu çelişkili bir durumdur. Bu çelişki yüzünden kişilik parçalanır, hasar görür, tahribata uğrar ve bozulur. Çünkü zekâ ve özgürlük yoksa gerçek saygılılık da ortaya çıkamaz. Ortaya çıkan şey, göstermelik saygı ve ikiyüzlülük olur.
Zeki insan bu ikilemi birleştirmeyi becerir; çünkü zeki insan varoluşun akışına uyar. Varoluş kendiliğinden saygılılık içerir. Meyve dolu ağaç insanın önünde saygıyla eğilir ve meyvelerini sunar. Deniz dalgaları itaatkârca insanın ayaklarını okşar ve saygıyla içine alır. Güneş saygıyla ışığını; bulutlar ise saygıyla yağmurunu sunar. Yalnızca zeki olmayan insan doğaya saygı duymaz ve itaat etmeyi bilmez. Fakat bunun bedelini acı çekerek ve perişan olarak öder. Zira doğa saygısızlığı asla affetmez. Saygılılık tutumundaki birey ise her zaman kazanır.”