Sosyal bir varlık olan insan, doğası gereği her zaman bir topluluk oluşturma güdüsünde bulunmuştur. Oluşturulan bu toplulukları da her zaman bozmak isteyenler olmuştur.
Bir toplumu dağıtmak ya da yönlendirmek içinde en kolay yöntem daima korku ve panik frekansıyla beslemek olmuştur.
Korku hissi, bu hususta asırlar boyu büyük ve küçük her ölçekteki toplumlar için kullanılmış bir silahtır. Korkan toplum tarih boyunca ya itaat etmiştir ya isyan etmiştir. İkiside planlanarak varılan sonuçlardır.
Ve hergün toplumumuz çok yoğun şekilde bu silahlara maruz kalmakta.
Bu kadar yoğun korku frekansı yüklenen bir toplum ise kabalaşıyor, yozlaşıyor, saldırganlaşıyor, hoşgörüsünü yitiriyor, umutsuzluğa kapılıyor ve yaftalamaya başlıyor.
Ülkemizde son birkaç senedir etkisi muazzam şekilde hissedilmeye başlanan psikolojik saldırılar nedeniyle insanımız kendini güvende hissetmiyor. Kendini güvende hissetmeyen bireyin ise yaşantısı verimsizleşiyor. Güven arayışında ise göçler başlıyor.
Bu konuda ise biz psikologlara çok iş düşüyor. Yoğun korku frekansına maruz kalan bu toplumu en az zararla nasıl kurtarabiliriz?
Tabii, bu hususta herkesin yapması gerekenler var.
Her birey etrafında gelişen olaylar hakkında bilinçli bir farkındalık düzeyinde olmalıdır. Fakat, bundan daha fazlasını bünyemize kabul etmek ancak bir çöküş gerçekleştirir.
Bu yüzden, sosyal medyada fazla vakit geçirmemeli geçiriyorsak da bu korku frekansını besleyen hesaplardan ve paylaşımlardan uzak durmalıyız.
Eğer ki konu hakkında fayda sağlayacak bir yorumumuz yoksa yorum yapmamalı ve korku frekansını daha fazla yaymamalıyız.
Kötü haberleri irdelememeli, detaylı öğrenmeye çalışmamalıyız.
Unutmayın ki ülkemizde yaşanan kötü olayların farkında olmak ve bu hususta duyarlı olmakla psikolojik silahların etkisine girip korku frekansıyla yaşantınızı verimsizleştirmeniz birbirinden farklıdır.
Korku değil sevgi yönlendirsin her birimizi…
Meliha Aysun Kozal
Ne güzel söylemişsiniz korku değil sevgi yönlendirsin..