2009 yılının sonlarıydı.
Sahibi olduğum Altınova Gazetesi’nin Bafra’daki merkez ofisinde oturuyordum.
Benim yaşıma yakın tanımadığım bir adam içeriye girdi.Selam verdi.
Buyur ettim.Çayını söyledim.
Tanışma faslına geçtik.
Kendisini tanıttı;
Bilal Bey,ben Sakaryalıyım.
Sizin üst katınızdaki Avukatla bir işim vardı.Onun için Bafraya geldim.
Onunla konuşurken sizin adınız geçti.
Büyük Birlik Partisinin ilçe Başkanıymışsınız.
İşimi bitirince sizinle tanışmak istedim.
Ben,Sakarya’da Milli Görüş ve Refah Teşkilatlarında yıllarca görev yaptım.
Siyaseten az çok tanınan birisiyim bölgemde.
Eger müsaitseniz size Muhsin Başkanla ilgili bir hatıramı anlatmak isterim.
– Hay hay kardeşim.Tabi ki müsaitim,dedim.
Anlatmaya başladı,
17 Ağustos depremi olduğunda Kriz Masası bana,Sakarya’ya gelen siyasilerle ilgili bir görev verdi.
Dediler ki,sen siyaset camiasında tanınmış bir kişisin.Depremle ilgili incelemeler yapmaya gelenlerle sen ilgilen.Bu masanın sorumluluğunu sana verelim.
Ben de memnuniyetle kabul ettim.
Gelen siyasi parti temsilcileriyle dolaşıyor,onların inceleme yapmalarına yardımcı oluyordum.
Bir gün Muhsin Başkan geldi.
Onunla dolaşmaya başladık.
O siyah çantasını ben taşıyordum.
Namaz saati gelmişti.
Bana dediki,çantamın içinde seccadem var,Onu bana verir misin.
Tabi Başkanım dedim.
Çantayı açtım.Icinde ikitane bez gördüm.
Beyaz olana elimi atıp yarıya kadar çıkarınca gördü.
O değil,dedi.
Ve ekledi,renklisini ver.
Renkli olan seccadeyi verirken sordum,
-Başkanım bu beyaz olan bez nedir?
– O da kefenim,dedi.
Çok etkilendim.
Adam kefenini bile çantasında taşıyor.
Her an ölüme hazır.
Sizin ilçe Başkanı olduğunuzu Avukat arkadaştan öğrenince tanışıp bu hatıramı anlatma ihtiyacı duydum.
Gerçekten de Muhsin Başkan,O menfur suikasta bir kaç yıl kala sanki başına böylesine ani bir felaketin geleceğini biliyor gibi hereket ediyordu.
Samsuna geldiği bütün toplantılara katıldım.
Son yıllarda sohbetin sonunda mutlaka helalleşir gibi konuşur ve ayrılırken derdi ki,
“Arkadaşlar,belki bu son görüşmemiz olabilir.Belki sabaha çıkma şansımız olmayabilir.
Sürekli tehdit altındayız.
Ama bizi öldürecekler diye,millete ve devlete hizmetten de geri durmayacağız.
Son nefesimize kadar ideallerimiz uğrunda mücadele etmeye,çalışmaya devam edeceğiz.”
Şu cümleyi de çok kullanırdı;
“Savaşta dürüst olanlar daima kaybeder.
Çünkü hile yapmazlar.”..
Mekanı cennet olsun..