Samsunspor Kulübü Eski Başkanı İsmail Uyanık, basın toplantısı düzenleyerek, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanlığı için aday adayı olduğunu kamuoyuna duyurdu.
Samsunspor Kulübü Eski Başkanı İsmail Uyanık, bugün bir otelde basın toplantısı düzenledi. Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı için aday adayı olduğunu açıklayan Uyanık, “Futbolun içinden gelen, 14,5 sene Samsunspor, 5 sene İstanbulspor idareciliği yapan, kulüp başkanlığı, kulüp yöneticiliği gibi görevler üstlenen bir futbol adamı olarak karşınızdayım. Konumuz Türkiye Futbol Federasyonu. Yıllardır hiç ilgilenmediğim futbol üst yönetimi ile ilgili, Samsunlu gençlerin, Samsunlu futbol severlerin, Türkiye’deki futbol severlerin, futbolun içinden gelen insanların teşviki ve ısrarıyla futbolla helalleşmek, ömrümü vakfettiğim futbol sektörüne olan saygım gereği son dönemde bana yapılan bu ısrarlara daha fazla duyarsız kalmamaya karar verdim. Bugün itibariyle Türkiye Futbol Federasyonu seçimleri için başkan aday adaylığımı açıklıyorum.” dedi.
BİRLİKTE YOL YÜRÜYECEĞİ İSİMLER…
Şenes Erzik, Faruk Özak, Celal Doğan, Alp Yaman, Tanıl Bora, Ersun Yanal, Mehmet Sepil, Abdullah Kığılı, Tuğrul Akşar, Aykut Kocaman aday olmazsa Mahmut Özgener gibi isimlerle, danışma kurulu, yönetim kurulu, danışmanlık gibi yöntemlerle yol yürümek istediğini belirten İsmail Uyanık, “Her biri kendi alanında duayen olan bu isimlerle beraber yürümek niyetindeyim. Temiz futbol için, futbolda başarı için, futbol takımlarının borçlarından, teknik iflas durumundan kurtulması için, milli takımımızın başarılı olması için, takımlarımızın Avrupa’da tekrar Avrupa şampiyonu olabilmesi için buna inananlarla birlikte ve bunları da yapacağıma olan inancımla aday adayı olmaya karar verdim. Adaylık için imza toplamak gerekiyor. İmza toplanır, onlar sonraki işler. Bu bir süreç. Bu süreçte futbol adına doğruları söylemek, bildiklerimi paylaşmak, kamuoyuna daha rahat mesaj verebilmek adına aday adaylığı bir fırsat” diye konuştu.
‘İSTİKRARLI DÜŞÜŞÜ İSTİKRARLI ÇIKIŞA ÇEVİRECEĞİZ’
İsmail Uyanık, “Bu süreci, futbolda 20-25 senedir devam eden istikrarlı düşüşü istikrarlı çıkışa çevirmek, temiz futbol, tarafsız futbol, özerk futbol için neler yapılması gerektiğini ifade edebileceğimiz bir fırsat olarak görüyorum. Devamında doğru şeyleri, doğru sloganları söylediğimiz zaman o sloganların altında birleşebileceğimize inanıyorum. Kararımızın Samsun’a, Anadolu’ya, Türk futboluna özellikle hayırlı olmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı.
‘FUTBOL ÇOK ÖNEMLİ BİR ENSTRÜMAN’
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan İsmail Uyanık, “Türkiye Futbol Federasyonu, vesayetle son dönemin Türkiye siyasetine damgasını vuran düşünceyle birlikte tanışmadı. Türk futbolu, 1980’lerden itibaren vesayetle yönetiliyor. İktidarlar, futbol gibi çok önemli bir enstrümana müdahil olmak ve ondan siyasi olarak faydalanmanın peşine düştü’ diyerek şunları söyledi:“Futbol hem iyi hem kötü kullanılırsa halkı uyutmaya yönelik çok ciddi bir silahtır. Dolayısıyla bütün bu başarısızlıkları, başarıları, federasyon başkanlarına, federasyon yönetimlerine mal etmekten ziyade sistemin nasıl bir federasyon yönetimi istediği ve ona ne kadar müdahale ettiği üzerinden değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta günah keçisi ararken sadece federasyonu yönetenlerin değil, federasyonun bu hale gelmesini sebep olan sistemi de sorgulamak gerekiyor. Yani bugün futbolun içinde bulunduğu durum, bugünkü federasyon başkanının şahsı hatası değildir. Yani vesayet altında çalışan, kendi kararlarını kendi alamayan ve bu yüzden de tutarsızlıklarla karşı karşıya kalan, futbol dünyasının güvenini kaybedip, o güven kaybından sonra da futbol seyircisini, futbolcusunu, futbol yöneticisini paranoya içine sokan olayları hepimiz gördük. Adalet dağıtımı mekanizması olmaktan uzaklaşan bu sistemde seçimin Avrupa şampiyonasından sonra olması veya önce olması bence çok yüzeysel bir konu. Benim bu konuda bir yorum yapmama gerek yok. Herkesin bildiğini ben de söyleyebilirim. Bugünkü federasyon Avrupa Şampiyonası’nda olası bir başarının arkasına sığınarak tekrar görev istemek niyetinde olabilir. Kulüpler bir an önce yeni sezonun hazırlıkları olsun diye yola çıkabilmek adına şampiyonadan önce bu işi değiştirmek istiyor olabilir ama bunlar çok önemli majör konular değil, ana konular değil.”
‘FUTBOL BİR BÜTÜNDÜR, BİR HABİTATTIR’
“Kulüpler Birliği ile görüşme yapacak mısınız?” sorusuna da cevap veren İsmail Uyanık şu cevabı verdi: “Kulüpler Birliği, Türk futbolunun en önemli müesseselerinden biridir. Belki de kurucu üyelerinden olduğum için duygusal davranıyor olabilirim ama futbol açısından önemli bir yer. Dolayısıyla Kulüpler Birliği ile zaten beraber hareket etmek mecburiyetindeyiz. Seçim zamanına kadar Kulüpler Birliği’nden önce kendi ruhumu bütünleştirdiğim Samsunspor Kulübü yönetimi ve başkanıyla görüşüp devamında da onların uygun görmesi halinde Kulüpler Birliği ile çıkıp düşüncelerimi açıklamak, yapılacak işleri tartışmak tabii ki olmazsa olmazımızdır. Ziyaret etmek için talepte bulunacağım. O daveti, o kabulü yaparlarsa görüşeceğim. Onun dışında birinci, ikinci, üçüncü lig kulüpleri ile ASKF ile de görüşeceğim. Çünkü futbol bir bütündür, bir habitattir. Bu habitat içinde ağacın altındaki mantarın da bir işlevi vardır. Hiç görünmeyen köklerin de bir işlevi vardır. Dolayısıyla futbol içinde yer alan tüm paydaşlar önemlidir, değerlidir.”
‘YETİŞTİRİCİ ÜLKE OLMA ÖZELLİĞİ KAZANMAKTAN GEÇER’
Gazetecilerin sorularına tek tek cevap veren İsmail Uyanık konuşmasını şöyle sürdürdü:“Son dönemlerde halk dilinde şunlar söyleniyor. Siyasetçi veya işte tüccar namuslu olsun. Yani bu olmazsa olmaz. İnsan olmanın gereğidir. Namuslu ve adaletli, adil, şefkatli ve hakkaniyetli olmak. Yani bunu konuşmaya bile gerek yok. Zaten bu unsurları, bu vasıfları oraya uygulamayacaksak bu işe talip olmayalım. Oraya gelen her insanın namusu, adaleti ve iyi niyetinden şüphemiz yok. Ama sistem maalesef vesayet altına alıyor idareciliği. Baskı altına alıyor ve buna direnme kat sayısına göre de futbol ya dejenere oluyor ya da bilenler tarafından yönetilmeye devam ediyor. Ama bu baskılar ve bu uzaktan idare yöntemiyle doğruları yapmak ve futbolun adaletini sağlamak mümkün değil. Dolayısıyla bunu konuşacak bir şey yok. Hak, hukuk, adalet, çifte standart değil, tek standart. Bunlar olmazsa olmaz yani. Bunlar insanlığın olmazsa olmazı. Türk futbolunun kurtuluşu, yabancı çöplüğüne dönen, büyük Avrupa kulüplerinin almayı düşünmediği, ikinci, üçüncü kalite adamları buraya doldurarak sınırsız yabancıyla oynamaktan değil, amatörden başlayarak bilinçli bir şekilde futbolcu yetiştiren, yetiştirici ülke olma özelliği kazanmaktan geçer. Bu yapılabilirse Türk futbolu önümüzdeki 5-6 senede Şenol Güneş, Fatih Terim zamanında Avrupa ve dünyada yakalanan başarıları yakalayabilir. İthalatçı değil, kendine yeten ve hatta ihracat yapan bir futbolcu stokuna kavuştuğumuz zaman başarılı olabiliriz.”
‘BİR TAKIM AYRICALIKLAR DEVAM EDİYOR’
İsmail Uyanık, toplumda adalet duygusuna olan güven kaybının futbolu da olumsuz etkilediğine dikkat çekerek, “Bütün sıkıntı, bütün bu toplumumuzun paranoyasının sebebi de adaletli yönetim olmadığı için, insanlar adalete olan ve tarafsızlığa olan inançlarını kaybettikleri için artık her şeyin altında bir şey arıyorlar. Şöyle bakalım, çarpıklık nereden başlıyor? Çarpıklık daha yöneticinin yönetici olma zamanında başlıyor. Yönetici vur kır parçala, hakem bağla, karşı takımı satın al, ne olursa olsun başarılı ol mantığıyla hareket ediyor. Sonra kendini dengeleyip, gerçekleri gördükten sonra düzgün olsa bile, bu minvalde bir takım ayrıcalıklar devam ediyor. Hakemlere talepler devam ediyor. Hakemler kötü, hakemler maç satıyor. Kim talep ediyor? Talep olmadan arz olur mu? Bel altı vurmanın talebi olmadan, haksız puan talebi olmadan size kimse maç verir mi? Sen istiyorsun yönetim olarak, sen ayrıcalık istiyorsun, devleti araya koyuyorsun. Milletvekilini araya koyuyorsun, ilişkini koyuyorsun, sen farklılık istiyorsun. Lig birliği toplantısında yan yana oturup el ele tutuştuğun, el sıktığın insanların sahada hakkını gasp etmek için, çalmak için sen bel altı oynuyorsun. Önce yöneticilerin bu temiz düşünceyi, temiz futbol düşüncesini içselleştirmeleri gerekiyor.” dedi.
Köksal ÖNER