Bir millet ki; “Biz sizi kabileler olarak yarattık…”, “ Kişi kavmini sevmekle kınanamaz” mesajlarına kulak vermek sırrına ermezse, millete hayat veren can damarlarını kesmiş, kendi varlığını inkâr etmiş, kendi geleceğine kastetmiştir…
Bir millet ki; kılıcın keskin ağzı iken ülkeler fetheder, sahip olduğu ülke üzerindeki hükümranlığı vergi tahsildarlığı ölçüleri içinde kalır, nimetlerin paylaşımı merkez üsler civarında dolanıp durur, dönme devşirme nimet sofrasına konarken, Türkmen çocuğuna külfet sofrasında yer gösterilirse “Türk” hakir görülür, Türk’e akılsız (ahmak) denilir.
Bir millet ki; tebaam dediği, dindaşım, kardeşim dediği insanlarla 400-500-1000 yıl birlikte olur da kültür birliğinin anahtarı ve hazinesi olan dilde birliği yok sayarsa, milletin ana dilini kendi elleriyle yok etmeye kalkarsa, kendi tabutunu kendi hazırlıyor demektir.
Dostluk ve kardeşliğin ne ile kurulacağının şuuruna erişilmemişse, bir Milet olarak anlaşabileceğiniz müşterek bir diliniz yoksa bir yerlerde bir yanlış var demektir. Tarih boyunca fetih yapan ülkelerin ileriye dönük yaptıkları işlerin başında önce dil ve alfabesinin öğretilmesinin geldiği bilinen bir gerçektir.
Bazılarına göre “Veli Sultan”, bazılarına göre de “Kızıl Sultan” denilen 2. Abdülhamit: “Bizim eskiden resmi evrakımız ele alınsa mealini, manasını anlamak için bir tarafta Ahteri lügatını, bilmem hangi kamusu koymalı. Öyle ancak güçlükle mana çıkarılabilir” demektedir, bir ülkenin padişahı bunu derse varın gerisini siz düşünün!
Bir millet ki; anadilini rafa kaldırmaya, köküyle bağı koparmaya, yeni bir “hanedan dili” türetmeye kalkar, saray ve çevresindeki entel dantel, dönme devşirme takımının telkinleriyle dilini kırsaldaki avamın dili gibi hakir görmeye başlarsa, dil ağacının köküne balta vurur, kendi kökünü kendi eliyle kurutur.
Kanuni Esasinin kabulü ile, 18’nci maddesinde Osmanlı Devletinin resmi dilinin Türkçe olduğu ve devlet hizmetinde kullanılmak için bu dilin bilinmesi icap ettiği tespit edilir.
Bununla beraber bütün okullara Türkçe dersi konulması, Türk öğretmenlerin derse girmesi, okulların Türk müfettişler tarafından denetlenmesi gündeme gelince Avrupa ayağa kalkar, Türkçe ile bilim yapılamaz, Türkçe bir dil değildir, Türkçeyle sanat olmaz derler. Kılıcınız keserken kendi dilinize kendiniz düşman olursanız, elin adamına ne diyelim, siz söyleyin!!!
Bir millet ki; ilahi mesaj olarak verilen “OKU” emri ve “KALEM” surelerinin art arda gelişinin hikmet ve sırrının tefekkürüne varmaz, ülkesinde okuyan ve yazanın erkeklerde yüzde 7-8, kadınlarda binde 5-6- olan geçmişini aydınlık gösteriyorsa, kendi kendini kandırmış, genç nesillerin beyinlerini iğfal etmiştir.
Bir millet ki; Müslüman olduğu güne kadar kullandığı alfabesini, yazıtlarını ve kültürünü yok sayar, adını anmaz, tarihini Müslümanlığın kabul edildiği tarihten sonrasıyla başlatır, tarihteki geçmişini görmek istemezse, ölü milletler mezarlığına gömülmekten kurtulamaz.
Bir millet ki; asırlardır cahil bırakılan nesillerin bir gecede cahil bırakıldığına inanır, “Dedesinin mezar taşını okuyamayan” nesiller slogancılığıyla yoluna devam ederse, uyumaya ve uyutulmaya devam edilir…
Bir nesil bir gecede cahil bırakıldı slogancılığıyla hakikatlerin üstünü örtmeye çalışanların bilmediği, bilmek istemediği gerçek, hurufatın (harflerin) ve yazım şekillerinin çokluğu ve karışıklığıyla ilgili olan durumdur.
Osmanlı döneminde Arap harfleri olarak kullanılan yazım şekillerinin hepsi Araplara ait yazım şekilleri değildir. Arap harfleri olarak kullanılan yazım şekillerine ve harflerine İslam harfleri ve İslam yazısı denilmesi yanlıştır. Çünkü aynı harflerle K.Kerimden önce İncil ve diğer dinlere ait eserlerde yazılmıştır.
Slogancılık yerine gerçekler araştırılmalı, körler dövüşünden vazgeçilmelidir. Aydın bir neslin cahil bırakıldığı zaman ülkenin okuyan yazanı yüzde kaçtı diye sorulmalı…
Osmanlıca denilen yazım şekillerinde kaç türlü yazım şekli vardı? Bütün bu yazım şekillerinde kullanılan harf (şekil) sayısı kaç tanedir?
Kullanılan harflerin bir standardı var mıdır, Harf sayısının kesin olarak bilinmesi mümkün mü? Sonuç olarak, Osmanlıca yazım şeklerinin hepsini okuyup yazabilmek için kaç yıla ihtiyaç vardır?
Son noktayı Sultan 2. Abdülhamit şöyle değerlendiriyor: “ Bizim bu kadar okuryazarımızın az oluşu hurufatla ilgilidir. Harflere bir standart getirilmesi gerektir” der. Ancak itirazlar yükselir, ulemanın fetvasına ihtiyaç duyulur ve İran ulemasından harflerin ıslah edilebileceğiyle ilgili fetva alınır. Bir ara Latin harflerinin alınmasının görüşüldüğü de bilinen gerçeklerdendir. Ancak dönemin şartları içinde bu kararlar alınamamıştır.
Turan Tok. Sağlıkla kalın. 22-11-2018-ORDU