“O rüku olmazsa dünyada eğilmez başlar”
Dedirten yiğitler.
Sizleri şehadet yıl dönümünüz de anarken, asaletinizi tebcil edecek kelimeleri nasıl seçelim.Genç nesillerin sizi tanımalarını sağlayacak cümleleri nasıl kuralım.
Dili yok kalbimin,bundan ne kadar bîzarım.
En güzeli yine sizleri,sizinle aynı atmosferi paylaşan,aynı heyecanları duyan,aynı ruhu taşıyan Akif’in lisanıyla analım sizi.
Hani bütün dünya karşına en ağır,en acımasız silahlarıyla dikilmişti ya,
“Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin.
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin”‘di ya.
“Saçıyor zırha bürünmüş de o namert eller.
Yıldırım yaylımı tufanlar,alevden seller.
Veriyor yangını,durmuş da açık sînelere.
Sürü halinde gezerken,sayısız teyyare.
Top tüfekten daha sık,gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki,bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmindan;
Alınır kala mı göğsündeki kat kat iman.
İdin ya…
Aşımın nesli…diyordum ya…nesilmis gercek;
İşte çığırtmadı namusunu,çiğneyemeyecek.
Şüheda gövdesi,Bir baksana dağlar taşlar
O,rükû olmasa,dünyada eğilmez başlar.
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, ya Rab,ne güneşler batıyor!
İdi ya…
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHİDİ…
Bedrin arslanları ancak,bu kadar şanlı idi…
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.
Dedirtmiştin ya..
Dünyayı kendine hayran bırakırmış,biz torunlarina,kıyamete kadar yetecek bir gurur bırakmıştın ya…
Biz şimdi sana nasıl bir armağan verelim.
Sana layık bir türbeyi nasıl dikelim,destanini nasıl yazalım…
“Bu,taşindir”diyerek KABE yi diksem başına:
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşina;
Sonra gokkubbeyi alsam da örtü namiyle..
Kanayan lehine çeksem bütün ecramiyle(yıldizlariyle),
Mor bulutları açık turbeye çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyya yı uzatsam oradan.
Sen,bu avizenin altında,bürünmüş kanına,
Uzanırken,gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi taa haşre kadar beklersem.
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem(aydınlatsam)
Yüklenen mağribi,akşamları sarsam yarana.
(Güneş batarken meydana gelen kızıllığı ipek bir bez gibi yarana sarsam)
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırlama…
İşte sen böylesin e büyük bir yigitsin..
Sen hangi türbeye, hangi mezara sigaranınki…
Dünyayı senin şehid nâşının türbesi yapsam,
Gökyüzünü sana tavan varsam ..ve o tavanı en parlak yıldızlarla avize gibi süslersem..bayraga renk veren al kanının aktığı yaranı,güneşin batarken meydana getirdiği o muhteşem tülle sarsam…Ve kıyamete kadar bu muhteşem tabloyu beklersem, hakkını ödeyebilir miyim?
Tabii ki ödeyemem.
Sen ki, son ehl-i Salibin kırarak devletini..
Şarkın en sevgili Sultani SALAHADDÎN ı,
KILIÇ ASLAN gibi iclaline ettin hayran…
Sen ki,islami kuşatmış, boğuyorken hüsran;
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın:
…….
Sen ki,âsâra gömülsen taşacaksın…Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar,seni almaz bu cihat…
Şeyy şehîd oğlu şehîd,isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor peygamber.
Ey kahramanların kahramanları…
Bundan daha güzel, sanınıza daha layık hediye olur mu???
Size layık evlat olabilirsek ne mutlu bizlere…