Kişisel gelişim alanında 70 eseri bulunan ve kitapları 73 dile çevrilen tek Türk yazarı olan Akif Manaf, Ülke TV’de yayınlanan “Emel Aktan ile Önce Sağlık” programına konuk oldu. Kitapların editörlüğünü üstlenen Merve Tanrıverdi’nin de katıldığı programda, içinde bulunduğumuz küresel Covid-19 salgını sürecinde dünyaca ünlü yazarın yeni yayınlanmış ve hemen tükenmek üzere olan “Merhamet Nedir ve Nasıl Merhametli Olunur?” kitabı ana gündemi oluşturdu.
Programda, “Merhamet deyince ne anlamalıyız?” sorusu en temel soruyu oluşturdu. Dünyaca ünlü yazar Akif Manaf bu soruya şu şekilde yanıt verdi: “Genel anlayış olarak merhamet acıma hissi ile empati kurma, duygudaşlıkla birlikte bir duygudur. Daha geniş, daha derin anlamları da var ama biz önce bundan başlayacağız, herkesin bildiği şeylerden. Merhamet bir acımadır. Biri üzülüyorsa, sen de üzülüyorsun. Bu, merhamet duygusunun tezahürüdür. Üzülen bir insana siz de üzülüyorsunuz veya üzülmezsiniz. Yani, merhamet aslında bir vermedir. Bu duygu herkeste var, doğuştan beri merhamet herkeste var.
Bebek doğarken yeni bir insan geliyor, yeni insan çiçek açıyor. O, merhamet dolu. Ama daha sonra görüyoruz ki, büyüyünce ortaya acımasız insanlar çıkıyor onları da görüyoruz: Stalin, Hitler gibi. O kişilerde Stalin’de mesela merhamet diye bir şey yok, sıfır. Sıfırlanmıştı. Ama kesinlikle Stalin doğduğunda merhameti vardı. Şimdi nasıl oluyor, o süreç önemli. Küresel toplumda merhametin azalmasını görüyoruz. Küresel toplum git gide daha da acımasız oluyor. Bu konuda birçok belgeseller de var görüyoruz. Nasıl oluyor da merhamet dolu bir bebek merhametsiz bir Stalin’e dönüşüyor, bu nasıl oluyor? Bu şöyle oluyor: Bebekte aynı zamanda hayatta kalmak için bencillik hissi var. Doğal, psikolojide bu biliniyor. Sağlıklı, insani bencillik olmazsa insan hayatta kalamaz ve orada iki duygu arasında acıma ve verme ve bencil olup kendine tutma, bu iki duygunun arasında sürekli bir çatışma oluyor. Bir yarış oluyor. Şimdi bebek bencil, küçük çocuk da daha bencil oluyor. Sonra ona sosyalleşerek merhameti öğretmeye çalışıyorlar. Bu aşamada doğuştan var ama sonradan öğretilmiş merhamet her şeyi bozmaya başlıyor. Çünkü çocuklar git gide bencilleşince merhametsiz olabiliyorlar. Bunun nedeni nedir? Nedeni çevre ve yetişkinler. Yetişkin birçok şeyi görmüş. Kendini savunma şekillerini görmüş ve kendini savunarak merhametsiz, acımasız olmak zorunda.
Küresel topluma bir bakalım, küresel toplum sürekli bir mücadele içinde. 7.7 milyar insan hayatta kalmak için mücadele ediyor. Kimisi başarılı oluyor, kimisi başarısız oluyor. Bu hırs yarışında insan git gide acımasız olmayı öğreniyor. Öğretilmiş merhamet ve öğretilmiş acımasızlık. Küresel toplum, 7 milyar insan neden bu kadar acımasız oluyor? Çünkü bu ona öğretiliyor. O çocukluktan birinci olmak, en iyisi olmak, başarılı olmak, ileride bakan olmak, belki de ülke başkanı olmak için yarışırken git gide daha da acımasızlaşıyor. Merhamet duygusu, doğada olan, özde olan o duygu bastırılıyor. Yok değil, bu duygu bebeklikten var, herkeste var. Sonra o bastırılmış oluyor.
Basit bir örnek verelim, herkes bunu yaşamış, oradan anlar. Sokaktasın, bir dilenci dileniyor. Merhamet göstermek vermek demek, göstermemek vermemek demek. Ama küresel toplumda bunu biliyoruz, dilencilik bir meslek olmuş. Bazı ülkelerde vergilendiriliyor. Ülkelerde yeni yasalar çıkmış. Dilenci vergisi. Eğer vergi ödüyorsan dilenebilirsin. Meslek haline gelmiş. O yüzden de insan artık, yetişkin, eğitimli insan anlıyor ki bu bir meslek artık. Çeteler var, dilenci çeteleri. O yüzden de vermek istemiyor ve vermiyor çoğu zaman. Bazıları ise veriyor. Şimdi burada merhametli mi, merhametsiz mi? Merhamet bir duygudur. Onun nesnelleşmesi ikinci adımdır. Ama önemli olan sen kendini test et. O zavallı sonuçta dilencilik yapıyorsa, demek ki başka imkânları yok. Sen ona acıyor musun? Düşünüyor musun, bak zavallı ne hallere gelmiş. O duygu varsa durum iyi ama eğer o duygu yoksa tamamen kızıyorsan ona direk, o zaman acımasızlaşıyorsun demek. Bu arada bu, toplumsal tarafıdır.
Şimdi bireysele bakalım. Merhametli olmak sağlık açısından da çok iyi bir şey. Duygudaşlık, anlayışlı olmak, empati ile insanın psikolojisi sağlıklı oluyor. Ama merhametsiz olmak sağlığı bozuyor. O, sağlığı mutlaka bozacak. Bu açıdan bakarak, merhametli olmak daha sağlıklı bir psikoloji demek, o normaldir. Ama acımasız olmak, merhametsiz olmak, psikolojide arızalar var demek ve o sağlığı bozmaya başlayacak. O yüzden en azından bu açıdan merhametli olmak daha sağlıklı olmak demek ve bu kitapta onu veriyoruz. Bu kitap bir merhamet seli. Okuyanlar, herkes bunu söylüyor. İçinde merhameti uyandırıyor. Bu önemli. Bu hemen demek değil ki sen orada hemen kaçıp dilencilere para dağıtacaksın. Önemli olan senin içindeki o duygudaşlık hissinin gelişmesi. Bu toplumsal açıdan da daha yardımcı olmak demek. Veya bireysel açıdan daha da sağlıksız olacak insan. Merhametli olmak da artık unutulmuş. Önemli olan başarılı olmak, ünlü olmak, zengin olmak, araban, evin, eşin olsun toplumda bu öne çıkıyor. Merhametli olmak ne ki. Ama sonuç olarak ne oluyor? Acımasız olarak, hem bireysel olarak kendine zarar veriyorsun, hem de toplumsal olarak zarar veriyorsun.
Çocuklar acımasızlığı kimden öğreniyor? Yetişkinlerden öğreniyor. Çünkü küçük bir çocuk merhametlidir, her şeyini vermek ister. İçinden geliyor. Ama yetişkinler ne diyor? Bak her şeyini verme, senin oyuncakların sana da kalmalı. Orada bir fren var. Çelişkiye düşüyor. O yüzden merhametli olmak, acımak ve acımamak bir kişisel çatışmadır. Bu çatışmada eğer acımasızlık kazanıyorsa, psikoloji çökmeye başlıyor. O yüzden bütün bu depresyonlar, migren, alerjiler, bu aslında alakasız görünebilir ama bu kesindir ve bilimsel açıklamalar da bunu gösteriyor: İnsanda acımasızlık artınca başka kronik rahatsızlıklar da artmaya başlıyor. Ama daha merhametli olunca, bu hemen de her şeyini dağıt demek değil ama o duygu, sağlıklı bir duygu varsa o insan daha sağlıklı oluyor.
Şimdi mucize de şudur: Merhametin çok daha yüksek spiritüel bir boyutu var. Vermek önemli ama neyi vermek? Bu noktada sen karşıdaki insana neyi vereceksin? Bu konuda önemli olan şudur: Tekâmülsel bir şey vereceksin. Yani insan önce kendinin kim olduğunu idrak etmeli, ebedi ruhi varlık olduğunu idrak edip bu bilgiyi paylaşmalı. İşte bu, varoluşsal merhamet. Bunun için bir masraf da gerekmiyor, sadece insanlarla bunu paylaşmak. Bu da toplumsal büyük bir etki yaratacak. Yani kendini keşfet, tekâmül et ve bu tekâmülü başkalarıyla paylaş ki insanlardaki o var olan merhamet duygusu tezahür etsin. Yani merhameti aşılamak gerekmiyor. O var içeride, özde. O, dışarı tezahür etmeli.
Merhameti aslında biz uyandırmalıyız. Merhamet, öğretilemez o uyandırılmalıdır. Uyandırma araçları da tekâmül araçlarıdır. Tekâmül etmek, kendini, gerçek özünü keşfetmek. Sen kendini beden olarak görüyorsan, kesinlikle merhametsiz olacaksın. Ama sen eğer kendini ebedi ruhi varlık olarak görürsen ve öyle hareket edersen, o zaman o merhamet doğal olarak içinden taşmaya başlayacak. Toplumun şu an en çok buna ihtiyacı var. Eminim ki, salgının nedeni de insanların acımasız olmasıdır. Çünkü psikolojisi bozuluyor, sağlık bozuluyor, bir virüs bile bütün toplumu etkilemeye başlıyor. Burada insanlığa yeni bir paradigma sunuyoruz. Salgının nedeni diyoruz; toplumun merhametsiz olmasıdır. Küresel toplum daha merhametli olsaydı bu salgın olmazdı. Bu kesin, bilimsel olarak kitapta bunu kanıtlıyoruz.”
Programda, “Merhamet ve merhametsizliğin altında yatan devinimler nelerdir?” sorusu üzerine dünyaca ünlü yazar şunları söyledi: “Merhamet doğadan geliyor, doğal. Doğuştan var. Ebedi özde var. Akılda değil. Bu zihin işi değil. Merhamet tamamen kalp işidir. Bu tamamen yürekten gelen bir şeydir. Dikkat edin, siz birini görüp acıyınca kalpten bir şey hissediyorsunuz. Kalpten geliyor, özden geliyor. Geri kalan bencillik ve onun gibi şeyler acımasızlık, dışarıdan dayatılan şeyler. İnsan dışarıdan dayatılan acımasızlığa ne kadar dayanıklı olup merhametli olmayı kaybetmeyecek, bu tamamen kişinin olgunlaşması ve tekâmül etmesi ile ilgili. Eğer kişi tekâmülsel araçlara dikkat ederse ve kendi özünü keşfetmeye başlarsa, kim olduğu sorusuna doğru yanıtlar vermeye başlarsa, merhamet doğal olarak içinden taşmaya başlayacak, bu da hem bireysel hem de toplumsal sağlık demek.
Şu an eğer toplumu kurtarmak istiyorsak, bu kitap tükendi, nedeni de bu. Toplum merhametli olmaya başlamalı. Ama bu öğretilecek bir şey değil. Toplayalım herkesi, ders verelim merhametli olsunlar. Bu sadece kişinin kendi kullandığı tekâmül araçları ile olabilecek bir şey. O yüzden bu kitapta herkese sadece teorik değil, pratik tekâmül araçlarını sunuyoruz. O yüzden okuyanlar o merhameti hissetmeye başlıyor ve diyor ki: Bendeki merhamet uyandı.”
Dünyaca ünlü yazar Akif Manaf, Merhamet kitabının Covid-19 döneminde herkes için uyandırıcı bir kitap olduğunu vurgulayarak, bu dünyayı kurtaracak olan tek şeyin merhamet olduğunun altını çizdi.