Türkiye de hükümetler hiç bir zaman suikast ve faili meçhul teşebbüslerinde bulunmamıştır.
Dışarıdan bakıldığında, suikast meydana geldiğinde iktidarda olan hükümetler suçlanmıştır ama madalyonun diğer yüzü hiç de öyle değildir.
Hükümetler,yüzeysel emniyet tedbirleriyle ilgilenirler.
Derin faaliyetler ve icraatlar ise “Derin Yapının “işidir.
Onlar işi yapar,pisliklerini dönemin hükümetlerine temizletirler.
Uğur Mumcu nun öldürüldüğü günleri hatırlayın..
O yılların günah keçisi Dinci Hizbullah Terör Örgütü idi.
Mumcu cinayeti bu örgütün üzerine yıkılmalıydı.
30 civarında Hizbullahcı “Mumcu’nun Katili” olarak yakalandı. Hem yakalananların karizması, hem vasfı ve hem de tipi toplumu inandırmaktan uzaktı.
Sonra 31.katil olarak sakallı bir uşak buldular. Yakalayan iki polisin arasında, başına sarılmış bir bantta la ilahe İllallah yazıyor.
Kompozisyon tam da bir Hizbullah militanını andırıyor.
“Mumcuyu Hizbullah Öldürdü” diye basın- yayında o kadar propaganda yapıldı ki tabanda bu yalana inanmayan kalmadı.
Fakat, ben o resme bakınca bir ülkücünün başına gelen olayı hatırladım ve fotoğrafı çözdüm.
Tanınmış bir solcu vurulmuştu.
Solcu vurulduğuna göre, katil ülkücü olmalıydı.
Toplum bunu kabule de hazırdı.
Üç Beş tane polis önde gelen ülkücülerden birinin evine baskın yapıyor.
Eve giriyorlar. Annesi, babası ve hanımı da evde delikanlıyı bir masaya oturuyorlar. Masanın üzerine MHP bayrakları ve ülkücü amblemler.. bir kaç tane de silah koyuyorlar. Resim çekip, ülkücüyü de alıp, hiç bir şey konuşmadan gidiyorlar.
Senaryoyu yazmışlar.
Çocuğa bir hafta işkence…kabul et diye. Çocuk kabul etmiyor..
Babasını getirtip gözünün önünde dövüyorlar.
Çocuk kabul edecek.
Babası diyor ki, “oğlum, O adam vurulduğunda sen evde, yanımızda idin.
Senin vurmadığını biliyorum.
Beni dövüyorlar diye sakın kabul etme.
Babasını salıyorlar.
Annesini alıyorlar.
Falakaya yatırıyorlar.
Başlıyorlar dövmeye. Çocuk kabul edecek.
Annesi diyor ki, “Oğlum, O adam vurulduğunda sen evde, yanımızdaydın.
O adamı vurmadığından eminim.
Anneme işkence yapıyorlar diye kabul edersen, sana sütümü helal etmem.
Çocuk kabul edemiyor.
Annesini salıyorlar. Ben o zaman Üniversitede okuyordum.
Kadının Hürriyet gazetesinin ön kapağında resmi çıkmıştı. Ayakları balon gibi şişmiş, ayakkabılarını giyememişti.
Sonra eve gidip yeni evlendiği hanımını alıyorlar ve gözünün önünde dövmeye başlıyorlar. Birisi tutup kadının elbisesini yırtınca, ülkücü genç” tamam. yapmayın. Ben vurdum. Getirin, imzalayacağım diyor.
Ben bu olayı hatırlayınca, Uğur Mumcu’nun 31. Katiliyle ilgili şöyle bir yorum yazdım.
“Bu çocuk kesinlikle katil değildir.
Biraz sabredin, göreceksiniz bunun naylon katil olduğunu”.
Arkadaşlarımın bir çokları benimle dalga geçti. “komplo teori kuruyorsun” diye.
Üç ay sonra DGM Başsavcısı Nusret Demiral bir açıklama yaptı” Bu çocuk gerçek katil değil. Olay uluslararası bir suikast. Bizi aşıyor.”
Sonra bir yerde, Dönemin Mit sorumlusu Şenkal Atasagun’un, Başbakan Demirel e olayla ilgili bir rapor verdiğini. O raporda Uğur Mumcu’yu , Ak denizden feribotlarla Türkiye ye giriş yapan 6 Mossad ajanının öldürdüğünü ve şu anda Ankara’daki İsrail Büyükelçiliğinde istirahat ettiğini yazıyordu.
Bu rapor olayın ikinci günü verilmiş Demirel e…
Ama bütün Türkiye sathında; “kahrolsun şeriat. Katil Hizbullah” sloganları atılıyor. Yer gök inliyor.
Zaten üç beş yıl önce T V ye çıkan adını şimdi hatırlamadığım bir general “Hizbullahi ben kurdum” diyerek onun bir derin yapı örgütü olduğunu da itiraf etti.
Bir taşla bir kaç kuş…
Şimdi de bütün basın yayın organlarında delil karartma olaylarında yakalanan bazı fetö mensubu kişiler in olduğunu ileri sürerek Muhsin başkanın olayını cemaata yüklemeye gayret ediliyor..
Ama,11 yil sonra yakalanan bu şahıslar, dikkat ediyorum da uçağın düşürülmesinde etkin rol oynayanlardan (jetlerin Pilotlarından), ve yarım saat sonra oraya ulaşıp, infazları yapanlardan. İsmail in çenesini kıranlardan hiç bahsetmiyor.
Derin elemanlarının üzerine neden gidilmiyor.
Bu gün koparılan fırtına bana Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü günlerdeki atmosferi hatırlatıyor.
Yok edilmesi icabeten kitle önümüze konuyor.
Ama gerçek katillerle ilgili en ufak bir hamle yok…