Bir milletin sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi ögelerin bütününe değer denir.
Söz ve davranışların doğru, yanlış, güzel, çirkin, iyi, kötü şeklinde tanımlanmasını sağlayan temel etken değerlerdir. Bu bakımdan günlük kullanımda iyi, kötü denildiğinde ahlaki değerler; güzel veya güzel değil denildiğinde sanatsal değerler; helal, haram denildiğinde ise dini değerler kastedilir.
Değerlerimiz…
Her ulusun, kendine özgü insani, millî ve manevi değerleri vardır. Din, dil, ahlak, gelenek ve görenekler bunlar arasındadır. Millî ve manevi değerler, bir toplumun kültürünü oluşturur.
Gelenek ve göreneklerle birlikte adalet, hak, hukuk, hürriyet, düşünce, ilim, medeniyet, dil, vatan ve millet sevgisi de değerler arasında yer alır. İnsanların doğuştan getirdiği değerler: Sevgi, saygı, yardımlaşma, inanma, adalet, doğruluk, dürüstlüktür.
Kimsesizleri gözetmek, küçükleri sevmek, anne-babayı, büyükleri saymak. Yurdunu milletini özünden çok sevmek, adil ve güvenilir olmak gibi değerler, öncelikle aile ortamı içerisinde yer bulur ve zamanla toplumun diğer bireylerine yayılır.
Eşit paylaşma, dostluk, vefalı olma, yardımlaşma, etik davranma, dürüstlük, güvenilir olma, öz denetim, davranışlarını kontrol etme, azimli olma, sabır, tahammül etme, saygı, sevgi, aile birliğine önem verme, fedakâr olma, sorumluluk, kendine, çevresine, vatanına, ailesine karşı sorumlu olma, çalışkan olma, toplumu önemseme, kurallara uyma, vatanseverlik, cömert olma, misafirperverlik, merhametli olma başlıca değerlerimizdir.
Milletler, söz konusu değerleri gelecek kuşaklara aktardığı oranda varlıklarını sürdürürler. Tarih, bize millî ve manevi değerlerine sahip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip millî şahsiyetlerini kaybedenlerin dünya coğrafyasından silinip yok olduklarını göstermektedir.
Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler, inanç, ahlak ve millî değerleri yok etmeyi ilk hedef olarak seçmektedirler.
Halkımızı değerlerinden uzaklaştırmak, mevcut değerlerimizi yozlaştırmak, toplumun temeli olan aile mefhumunu bozmak, ahlaksızlığı yaymaya yönelik birçok gayretler gözlemliyorum.
Kötülükler ne kadar çok olura Mesih o kadar tez gelir.
Kimilerine göre kötülükler ne kadar çok olura Mesih o kadar tez gelir ve insanlığı bu bunalımdan, bu kötü durumdan daha çabuk kurtarır. Mesih’in gelişini çabuklaştırmak için kötülüğün yaygınlaştırılması gerekir gibi bir görüş vardır. Sadece görüş değil yaygın bir uygulama var.
Kimi batılı gazete ve televizyonlarda bu haramları işleyenler sıkça övülmekte, teşvik edilmekte ve özendirilmektedir. Maalesef Türkiye’de de benzer olumsuz yayınlar yapılmaktadır.
Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı ve gençlerimizi, millî, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba eğitimci ve toplum olarak hepimizin vazifesidir. Özellikle Millî Eğitim Bakanlığının görevidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yanında Maliye Bakanlığına da bu konuda büyük görev düşmektedir.
Yokluk mertliği bozar.
Başta işsizlik olmak üzere, gelir dağılımındaki dengesizlik, millî gelirden pay almadaki adaletsizlik, ekonomik kriz, ahlaksızlığın yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.
Karar vericilerimizin görevi: Değerlerimizi öğretmek, değerlerimizi gençlere aktarmak, değerlerimizi yaşatmak, gelir dağılımındaki dengeyi sağlamak, millî gelirden eşit pay almayı sağlayıcı tedbirler almak, ekonomiyi düzlüğe çıkarmaktır.
Evet değerler eğitimi önemlidir. Ancak bir o kadar da ekonomi önemlidir. Ahlaksızlığın yaygınlaşmasına sebep olan gelir dağılımındaki dengesizlik hızla düzeltilmelidir.
Türkiye’miz, hem siyasi, hem asayiş, hem de ekonomik saldırıyla karşı karşıyadır. Yurdumuzun güvenliği için askerlerimizin bir kısmı sınırlarımızın ötesinde canla başla çalışmaktadır. Neredeyse ülkemizde savaş ekonomisi uygulanıyor.
Şimdi bütçeden para çıkaracak, bütçeye ek yük getirecek bir öneride bulunmanın zamanı değil diyebilirsiniz.
Seçimler bitti. Şimdi icraat zamanı. Evet, tam da zamanı, çünkü her zamankinden daha fazla millî birliğe, dayanışmaya, kenetlenmeye, iç kaleyi kuvvetli tutmaya ihtiyacımız var. Tam da bu ortamda gelir dağılımındaki denge sağlanmalıdır. İç barış kuvvetlendirilmelidir. Hoşgörü ortamı geliştirilmelidir. Toplumsal gerginlik azaltılmalıdır. Ekonomik sıkıntılar giderilmelidir.
Ekmek dinin direğidir.
Aksakallılarımız derdi ki “Ekmek dinin direğidir, aç insanın ne dini ne de imanı olur”.
Vatandaşa ekmek verilirse, aş verilirse, iş verilirse, insani bir şekilde hayat sürebilmesi sağlanırsa değerlerimiz bozulmaz, yozlaşma olmaz, iç barış korunur ve ahlaki çöküş yaşanmaz…
Bunu bilen düşmanlarımız Türkiye’de faizi artırmak, dövizi yükseltmek, borsayı çökertmek, fahiş fiyat artışı ile ekonomik kriz yaratmak ve ahlaki çöküşü hızlandırmak istiyorlar.
Az sabır beyler…
İnanıyorum ki bunlarda çözüme kavuşacak…
Toplumsal barış
3600 ek göstergenin verilmesi ekonomik refahı sağlama, yoksulluğu azaltma, toplumsal barışı tesis etmede önemli bir etken olacaktır. Öğretmenlerin, polislerin, hemşirelerin ve din adamlarının ve bunların emeklilerinin ve de bunların 7 milyonu bulan ailelerinin dört gözle beklediği bu konunun, Mayıs ayı içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek olması sevindirici bir haberdir.
Bunun ardı sıra güzel haberlerin geleceğini ümit ediyorum.
İyi işler olacak.
Gerekli tedbirler alınacak.
İnanıyorum.
Namık Kemal YILDIZ