Canla başla, gecesini gündüzüne katarak çalışan çiftçimizin emeğini satırlara dökmek istedim. Kalemin kağıda gitmesi bir eda bir nazla başlasa da söz gider yazı kalır deyip kaleme almak istediğim çiftçilerimiz, başımızın tacı şehirlinin efendisi olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Toprağı çatlamış elleriyle yoğura yoğura hububat alana deyin alın teri ile savaşırlar. O emek hiç bir zaman bitmez gitmez. Ekilir, dikilir, kazılır, ilaçlanır, toplanır ve komisyonculara verilir sonunda da satılamayan ürünler ambarlara doldurup satılması beklenir. Bu kadar emeğin karşılığı alınır mı peki? Aradaki simsarlar emeksiz para kazanarak köylümüzün emeğini hiç ederek yorulduklarıyla bırakıyorlar maalesef. Bir yıllık hasatın parasını kısıtlı harcamaları geçirmekte çünkü bir yıl o parayla geçiniyorlar. Zaten kazançlarının ne yazık ki emeklerini karşılamadığı bir gerçek. Bizim ülkemizde tarıma ve ziraate daha çok önem vererek gençlerimizi de heveslendirerek köylere yönlendirmeliyiz. Öğrencilerimiz sömestr tatillerinde tarım bakanımız ücretli olarak gençlerimizi isteğe bağlı tarlalarda çalıştırabilir. Böyle olduğunda hem talebeler para kazanır hem de meslek sahibi olup köy hayatının tadına zevkine varırlar. Her iş, her sanat teşvikle, keşifle yönlendirmeyle başlar. Hal böyle olunca başı boş ve işsiz gençlerde kalmamış olur. Tarım ve hayvancılık büyük bir sanattır ve bu sanatı herkes öğrenmeli. Çünkü toprakla ve hayvanlarla iç içe olmak ruhen ve bedenen insanları deşarj ediyor. Çiftçilerimize de böylece yardımcı olmuş oluruz. Biraz da olsa onlarında işlerini hafifletmiş oluruz. Söylemesi benden uygulaması, faaliyete geçirmesi sizden. Sağlıkla ve sevgiyle kalın.
Güler Şen