Atakum’da tarihi zirve

Atakum Belediyesinin gerçekleştirdiği sempozyumda bir araya gelen bilim insanları, tarihe ışık tutacak çok sayıda eserin yasa dışı yollardan yurt dışına çıkarıldığını belirterek tarihi eser kaçakçılığıyla dikkat çektiler.  

 Atakum Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen ‘Atakum’un Tarihi Geçmişi ve Turizme Katkıları’ konulu sempozyumda, Türkiye’nin önde gelen akademisyenlerini Atakum’da bir araya geldi. Ata Sahne’de üç oturum şeklinde gerçekleştirilen konferansın ilk bölümü ‘Arkeoloji’ başlığı altında Arkeolog Prof. Dr. Sümer Atasoy başkanlığında gerçekleştirildi. Ondokuz Mayıs Üniversitesinden (OMÜ) Doç. Dr. Atila Türker, Arş. Gör. Dr. Michael Deniz Yılmaz ve Arş. Gör. Dr. Ali Emre İşlek Atakum’un tarihini ve arkeolojik özelliklerini değerlendirdi.

“METROPOL KÜLTÜRÜ”

Atakum Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Şeref Aydın programda, Atakum Belediyesi Turizm Eylem Planı’nı sundu. Aydın, konuşmasında kentin tarihi ve turizm özelliklerini yansıtacak çok sayıda proje için çalışma başlattıklarını belirterek “Atakum’un kendi iç dinamizmi var. Atakum’da yerleşik insanların prototipi, Türkiye’nin her yerinden ve her coğrafyadan aktarılan kültür bizim zenginliğimiz. O yüzden, Atakum’a metropol kültür açısından bakmak daha doğru olacaktır. Atakum’un bir Atatürk müzesi olacak. İkinci olarak kent müzesi için hazırlık yapıyoruz. Biz, ona Matasyon diyoruz. Yerel tarih müzesi olması lazım çünkü kentin yerel hafızası en önemli hafızadır.” ifadelerini kullandı.

“6 BİN YIL ÖNCE, ATAKUM’DA İNSANLAR VARDI”

Arkeolog Prof. Dr. Sümer Atasoy’un yönetiminde gerçekleştirilen ‘Arkeoloji’ konulu oturumda, bilim insanları kent tarihi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. OMÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atila Türker, Atakum Dombalak Tepe’de 2021-2022 yıllarında gerçekleştirdiği kazı çalışmaları hakkında bilgi vererek “Samsun’da çok az yapılan arkeolojik kazılardan bir tanesi de Dombalak Tepe Türkiye’de sadece bir ilde 20 kazı yapılmış illerimiz var. Samsun genelinde bu sayı çok az. Dombalak Tepe’de yaptığımız kazılarda, iki ana döneme ulaştık. Bunlardan bir tanesi Demir çağı, diğeri de Kalkolitik çağ. Atakum’un tarihi radyokarbon verilerine göre net bir şekilde milattan önce 4 bin 500 yılına kadar geri gidiyor. Ama aslında yüzey araştırmalarında derlediğimiz bulgular gösteriyor ki, biraz daha erkene gidebilecek potansiyele sahip yerler var. Bunlar maalesef o anlamda henüz araştırılamadı. Belki devam eden araştırmalarda bu keşifler gerçekleşir. Dombalak Tepe’nin Kalkolitik çağdaki yerleşim mantığı daha çok bir yaylacı, bir geçici yerleşim şeklinde gözüküyor. Yani bölgede yaşayan gruplar buraya yayla tarzı amaçla gelmişler ve değişik üretimler yapmışlar. Ürünlerini değerlendirmek için, mevsimlik olarak belki de kışın tekrar köylerine dönerek yaşamlarını sürdürmüşler. Günümüzden yaklaşık 6 bin yıl önce burada insanlar vardı. Daha çok ahşap mimari tercih edilmiş. Çok sayıda fırın, ocak yerleri var. Çok fazla ocağın, fırının olması burada üretim yapıldığına işaret. Bulduğumuz bakır kapların, bakır oranları oldukça yüksek.  Yüzde 94, bu da ham bakır olduklarını gösterir. Bu dönemde derin galerilere girme, kazma şansları yok. Daha çok açık alanlarda bulabilecekleri malahitleri, tercih etmiş olmaları gerekir.” cümlelerini kaydetti.

“159 TARİHİ ESER, 32 YENİ SİT ALANI KAZANDIRDIK”

Arş. Gör. Dr. Michael Deniz Yılmaz, 2022 yılından itibaren gerçekleştirdiği arkeolojik kazılarla ilgili “Üç yıllık araştırmamız sonucunda Samsun Arkeoloji Müzesi’ne toplamda, 159 tane arkeolojik eser kazandırdık. Samsun iline 32 tane yeni sit alanı, Atakum ilçesine de 19 tane yeni sit alanı kazandırdık. Atakum’da Çatmaoluk Mahallesi sınırları içerisinde bulunan Akalan Kalesi’ni merkez alarak 10 km yarıçaplı çevresinin İlkadım ilçesini içeriye alan sınırı içerisinde, arkeolojik çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Akalan Kalesi bir kale değil, bir kent. Kale denmesininn nedeni büyük surları, kaleleri. Bunlar kenti akropolis olarak ifade ettiğimiz önemli yapılarının bulunduğu alanı, savunmak için çevreleyen sur duvarıdır. Kentin güney kısmında bir konut alanı, akropolisin kuzey kesiminde ikinci bir konut alanı ve burada akan Kılıç Deresi’nin kuzeyinde üçüncü bir konut alanı olduğunu tespit ettik. 300/70 metre olarak bilinen Akalan Kalesinin aslında 600/800 metrelik bir alan kapladığını, bu boyutlarla Demir Çağı için konuştuğumuz zaman Batı Anadolu’daki kent devletleriyle, yarışacak boyutlara ulaştığını fark ettik. Akropolisin iki farklı evresi olduğunu özellikle birinci evrenin, tunç çağlarına kadar hatta kalkolitik çağa kadar gittiğini ve buranın aslında bir höyük olarak başlayarak sonradan bir kent haline geldiğini görüyoruz.” bilgilerini verdi.

ÇOK SAYIDA TARİHİ  ESER KAÇIRILDI

Arş. Gör. Dr. Ali Emre İşlek Atakum Akalan bölgesinde, kantin  tarihine ışık tutacak birçok eserin yurt dışına kaçırıldığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “2023 senesinin şubat ayında Kültür ve Turizm Bakanlığımızın Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı nezdinde bir başvuruda bulunduk. 16 adet eserin, kesin olarak yurt dışına kaçırıldığına dair kuvvetli bulgular olduğunu beyan ettik. Tereddüttte kaldığımız iki adet parça vardı. Onun da yine Akalan Kalesi ve çevresinden kaçırıldığına dair kuvvetli bulgularımız var. Kabaca 18 adet parçadan bahsedebiliriz. Bu parçaların Almanya’daki iki müzede Münih ve Dressen kentlerindeki müzelerde ve Fransa’nın  Paris şehrinde herkesin yakından bildiği Louvre Müzesi kataloglarında bulunduğunu görmekteyiz. Münih’teki Müze’de yaklaşık dört adet eserin bulunduğunu tespit etmiş bulunuyoruz. Eserlerin, Osmanlının son döneminin bitiminde ve Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda müze envanterine eklendiğini görüyoruz.  Dressen’deki müzede ise on adet Akalan Kalesi çıkışlı  parça olduğunu tespit etmiş bulunuyoruz. Bu eserlerin ne zaman envantere geçirildiğine dar kayıtlara katalogda yer verilmemiş. Paris’teki Louvre Müzesi’nde Geç Osmanlı Döneminde eski eser kaçakçılığının ayyuka çıktığı dönemde, 1910’lu yıllarda eserlerin kataloğa dahil edildiğini görüyoruz.”

TARİHE IŞIK TUTACAK ESERLER YURT DIŞINDA

 Prof. Dr. Sümer Atasoy da tarihi eser kaçakçılığıyla ilgili “Kaçakçılık günümüzde de devam ediyor. Halen pek çok tarihi eser yurt dışına kaçırılıyor. Samsun’dan kaçırılan çok değerli eserler var. Bunlardan bir tanesi bir gladyatörün mezar taşı, Belçika’da bulunuyor. Böylece Amisos’ta milattan sonra birinci ikinci yüzyılda  bir arena olduğunu, gladyatör savaşlarının olduğu anlıyoruz. Gladyatörün orada ismi de var. Londra’da British Museum’un karşısında sırayla antikacı dükkanları vardır. Anadoludan kaçırılmış pek çok eser satılır. 1960’larda, üniversiteden mezun olduktan sonra on yıl arkeoloji müzesinde çalıştım. Biz, mali polisle tarihi eser yakalamak için bazı antikacıları basmaya giderdik. Genelde beni gönderirlerdi genç olduğum için, çok şey öğrendim.” ifadelerine yer verdi.

 

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir