Yaradılışın sırrını henüz çözemedik. Beynimizin tüm çalışma düzenine de henüz hâkim değiliz. Ancak yaşantımızda aklımızı kullanmak yerine, çoğunlukla kolaycılığı tercih ettiğimiz bir gerçek. Bu kolaycılık, havalecilikle birleştiğinde de bir bakıyorsunuz ki, çağın gerisinde kalmışsınız.
İnsanoğlu binlerce yıldır, bilinmez ve görünmez olan Yaratan’a; Tanrı (Tengri), Gök Tanrı, İlah, Rab, Yehova, Kutsal Ruh, Göklerdeki Babamız ya da Allah gibi adlarla yakarmış. Ancak semavî dinlerin kutsal kabul edilen kitaplarında Rab/Allah, çoğu yerde “kişileştirilmiş bir yaratıcı” olarak karşımıza çıkmaktadır. Kur’an’da sıkça yer alan “Rab”ifadesinin kişileştirilmiş bir örneğini Bakara 30. ayette görebiliriz: “Hani, Rabbin meleklere ‘Doğrusu, Ben yeryüzünde bir yönetici atayacağım’ demişti. Onlar, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak bir kimseyi mi yaratacaksın? Oysa, biz Seni överek yüceltiyor ve Seni kutluyoruz’ dediler. Doğrusu ‘Bilmediklerinizi ancak Ben bilirim’ dedi.”
“Kişileştirilmiş bir yaratıcı” olarak Allah ifadesinin en çarpıcı örneklerinden biri ise Maide, 116. ayettir. Şöyle denir: “ Hani, Allah ‘Ey Meryemoğlu İsa! Sen mi insanlara ‘Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı olarak tutun dedin?’ demişti de o; ‘Hâşâ! Hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yaraşmaz. Eğer demişsem, elbette Sen onu bilirsin. Sen benim içimde olanı da bilirsin. Ancak, ben Senin içinde olanı bilmem. Doğrusu görünmeyenleri ancak, en çok Sen bilirsin’ dedi.”
Nisa suresi 166. ayet de bu konuda ilginç başka bir örnektir: “Ancak Allah, sana indirdiğini bilerek indirdiğine tanıklık eder. Melekler de tanıklık ederler. Doğrusu tanık olarak Allah yeter.”
Bu “kişileştirilmiş” Yaratıcı kavramı; toplumlarda, özellikle de İslam dinini kabul eden toplumların ve bireylerin hayatında kendine çok sık yer bulmaktadır ve bu durum sadece dünya yaşantısı için değil dünya ötesi var olduğu düşünülen âlemler için de geçerlidir. Bu kişileştirilmiş kutsala sırt dayamak, ondan medet ummak ya da onu arka sıcaklığı olarak görmek, olumlu ya da olumsuz her işin üstesinden gelebilmenin âdeta bir yol ve yöntemi görünümündedir. Bu fikre katılmayabilirsiniz ancak “Allah” kelimesi içeren ve günlük dilimizin vaz geçilmezi haline gelen ifadeler, farklı bir tablo çizmektedir.
İnsanoğlu Allah’ı genelde iki şekilde anlama gayretinde olmuştur. Biri; dış âlemdeki eşyanın, varlıkların, olayların incelenmesi ile diğeri de, insanın iç âleminde olduğu düşünülen kudreti idrak etmeye çalışarak. Kur’an’da Allah kavramını dört ayetle tanıtan İhlas/Özlük suresinde şöyle denir: “De ki: ‘O Allah tek olandır. Allah, doğurmamış ve doğmamış olan, hiçbir dengi bulunmayan, varlığı zorunlu olandır.” Biz bu ifade nedeniyle; Allah’ı; evrendeki muhteşem işleyişin, düzenin, bağ kurmanın yani bir bütünün adı olarak görmekte ve bir söze, bir işe Allah’ın adıyla başlamanın da bu bütünle bir olabilme çabası olduğunu düşünmekteyiz. Burada şu bilgi notunu da paylaşalım: Birçok İslam kaynağında, İhlas suresinin iniş nedeni; tevhit inancında olmalarına rağmen bölge Yahudilerinin, Hz. Muhammed’e, “bütün yaratılmışları Allah yarattı ise, Allah’ı kim yarattı” sorusunu yöneltmeleri olarak verilmektedir.
Allah kelimesinin kökeni hakkında farklı görüşler mevcuttur. Konu elbette dil bilimcilerin işidir ancak biz de en dar çerçevesiyle şu ön bilgiyi verebiliriz: Milattan çok önce yaşamış bir baştanrının ismi olarak kullanılan “El” ya da “İl” kelimeleri, Aramiceye Eloh/Elaha, İbraniceye de Eloah olarak geçer. İncil’de (Yeni Ahit) Eli /Elohikelimeleri tanrı anlamında kullanılır. İslam bilginlerinin bir kısmının görüşü, Allah kelimesinin “ilah” tan, onun da Sami dinlerindeki El/İl’den türetilmiş olabileceği yönündedir. Bir diğer görüş de Arapça “ilah”kelimesinin Süryanice Laha ya da Aramice Alâha kelimesiyle ilgili olabileceğidir. Üç semavî dinin ev sahibi Ortadoğu olduğu için, bir önceki dinin bir sonrakini birçok bakımdan beslediği mevcut kutsal metin çevirilerine bakıldığında da anlaşılmaktadır.
Şimdi de; ünlem olarak duygularımızı belirtirken, olumlu dileklerimizi ifade ederken, kötünün cezalandırılmasını istediğimizde, kararsızlık anlarımızda, ne yapacağımızı bilemediğimiz durumlarda kişileştirilmiş kutsalı nasıl kullandığımıza hep birlikte bakalım. Bunların belki de en ünlüsü yuvarlayarak kullandığımız “Alasmarladık”ifadesidir yani Allahaısmarladık! Aşağıda vereceğimiz ifadeler dilimize ağız alışkanlığı olarak yerleşmiş ve öylesine kullanılmaktadır. İşin ilginç yanı, olumsuzluk içeren bir ifade kullandığımızda, örneğin, “Allah belanı versin!” dediğimizde bir geri dönüş beklentisi içine girip haksızlıkla mücadeleyi bırakabiliyoruz yani işi havale ediyoruz.
Aklımıza gelen bazı örnekleri paylaşalım.
Allah Allah, Allah büyük, Hay Allah, Allah için, Aman Allah’ım, Allah’ım Allah’ım, Allah aşkına, Allah bilsin, Allah’ın bildiğini…, Allah görsün, Allah duysun, Allah var, Allah’ı var…, Allah’tan…, Allah bilir, Allah’ın dediği olur, Allah isterse, Allah izin verirse, Allah’ın izniyle, Allah yardımcın olsun, Allah’a sığınırım, Allah bağışlasın, Allah kabul etsin, Allah korusun, Allah iyiliğini versin, Allah iyilikler versin, Allah iyilerle karşılaştırsın, Allah’ın hakkı için, Allah’ını seversen, Allah rızası için, Allah belanı versin, Allah gazabını versin, Allah tependen baksın, Allah lanet etsin, Allah canımı alsın, Allah canını alsın, Allah gözünü kör etsin, Allah bildiği gibi yapsın, Allah yataklara düşürmesin, Allah elden ayaktan düşürmesin, Allah kabir genişliği versin, Allah nazardan korusun, Allah kem gözlerden korusun, Allah cehennem azabından korusun, Allah kahretsin, Allah merhamet etsin, Allah muhtaç etmesin, Allah’ın sopası yok, Allah’ın işine karışılmaz, Allah yazdıysa bozsun, Allah utandırmasın, Allah düşmanıma vermesin, Allah ayağına taş değdirmesin, Allah bir daha göstermesin, Allah acısın, Allah yüzünü güldürsün, Allah yüzüne baksın, Allah şahittir, Allah izin vermesin, Allah daraltmasın, Allah nasip etsin, Allah nasip ederse, Allah yolunu açık etsin, Allah iman gücü versin, Allah sabırlar versin, Allah rahmet eylesin, Allah akıl fikir versin, Allah saklasın, Allah şaşırtmasın, Allah bereket versin, Allah ağlatmasın, Allah affetsin, Allah bugünümüzü aratmasın, Allah artırsın, Allah eksikliğini vermesin, Allah esirgesin, Allah beterinden saklasın, Allah etmesin, Allah’a havale et, Allah’ın işi yok da…
Allah’ın işi, Allah’ın selamı, Allah’ın kelamı, Allah’ın hikmeti, Allah’ın yarattığı, Allah’ın hakkı, Allah’ın lütfu, Allah’ın takdiri, Allah’ın kulu, Allah’ın velisi, Allah’ın günü, Allah’ın evi, Allah’ın tokadı, Allah’ın şaşkını, Allah’ın safı, Allah’ın garibi, Allah’ın delisi, Allah’ın belası, Allah’ın cezası, Allah’ın azabı, (Bu kalıp hayvan isimleri de içerebilmekte ve hakaret etmek için kullanılmaktadır ne yazık ki!)
Devam edelim: Allah adamı (kadının adı zaten hiç olmadı), Allah rızası, Allah’ıma kurban, Allah’ıma kitabıma, Allah’ın gör dediği, Allah’a emanet, Allah’a şükür, Allah versin, Allah var etsin, Allah yok etsin, Allah’tan kork, Allah’a yakın olsun…, Allah’tan umut kesilmez, İşimiz Allah’a kaldı, Gayret bizden takdir Allah’tan, Hayırlısı Allah’tan, Allah dert verip derman aratmasın, Allah gözünü doyursun, Allah gün yüzü göstermesin, Allah kısmet ederse, Allah bir yastıkta kocatsın, Allah mutlu etsin, Allah eksikliğini göstermesin, Allah başımızdan eksik etmesin, Allah aklımızı korusun, Allah gecinden versin, Allah hayırlı etsin, Allah gönlüne göre versin, Allah kavuştursun, Allah ayırmasın, Allah bozmasın, Allah layığını versin, Allah gönül ferahlığı versin, Allah kazadan beladan korusun, Allah yolunu açık etsin, Allah şifa versin, Allah mübarek etsin, Allah ömür versin, Allah içine sindirsin, Allah hayırlısını versin, Allah selamet versin, Allah inandırsın…, Allah’ından bulsun, Allah’a hamdolsun, Allah bağışlasın, Allah affetsin, Allah sağlık versin, Allah huzur versin, Allah şaşırtmasın, Allah kahretsin, Allah güç kuvvet versin, Allah dayanma gücü versin, Allah darlık göstermesin, Allah zihin açıklığı versin, Allah içine merhamet koysun, Allah göstermesin, Allah tekrarını nasip etsin…
Bunları okuyunca; eli-kolu bağlanmış insan; aklını kullanmaya, akıl erdirmeye, anlayış ve kavrayış iradesinin gereğini yapmaya vakit bulabilecek mi diye, sorabilirsiniz! Üstelik de kutsalının kitabında “… Ne kadar da az düşünüyorsunuz!” denmekteyken!
Olumlu ya da olumsuz tüm bu dilekler/dualar/beddualar binlerce yıldır tekrarlanıyor ve evrenin derinliklerinde belki yankı buluyor ya da bulmuyor, bilemiyoruz. Bildiğimiz şu ki; bu kıvama getirilmiş bir toplum, kadercilik oynamayı pek seven dinci ya da çıkarcı zihniyetlerin eline düştüğünde hayatlarda kararma, toplumlarda gerileme başlıyor.
Akıl ve duanın birleşmesi dileğiyle hayırlı Ramazanlar…
Canan Murtezaoğlu