Akif’i Yeniden Anlamak

Türk gençliği Mehmet Akif Ersoy’u büyük çoğunlukla İstiklal Marşı ile tanır.
Bu çoğunluğun çoğunluğu ise,İstiklal Marşı’nın ruhunu anlamaktan çok uzaktır.
Bu gün gençliğimizin, hatta Turkiyenin yönetiminde yetki sahibi olan etkin kişilerin Mehmet Akif’i yeniden dikkatlice okuyup anlamaları gerekir diye düşünüyorum.
Ben lise yıllarımdan beri Safahat ı zevkle okur,ondan çok etkilenirdim.
Şu anda evde kalmanın doğurduğu fırsatla Safahatı yeniden okuyorum.
Orada okuduklarımı günümüzün problemlerine yansıttığımda,daha önceki yıllarda fark edemediğim çok muhteşem tesbitler buluyorum.
Bana göre merhum Akifin Safahatında , İstiklal marşında verdiği mesajlardan çok daha farklı,gençliğimize yol gösterecek tesbitlerle yüz yüze geliyoruz.
Bu giriş yazımda Safahat’a genel bir bakış ortaya koymaya çalışacağım.
İnşallah ard arda devam edecek yazılarda Akif’in değindiği konuları gündeme getireceğim.
Safahat’a baktığımızda Akifin, şu konuların anlatılmasına öncelik verdiğini görüyoruz.
İçinde bulunduğumuz durum.
İnanç,fikir,ahlâk ve ümit çöküntümüz.
Bu hale düşüş sebebimiz…
Yeniden dirilmek,eski heybetli,ihtişamlı varlığımızı yakalamak için neler yapmamız gerekir..
Akif’in bu konulara ait muhteşem tesbitlerinden bazı örnekler verelim.
Önce o yılların şartlarına göz atalım;
Osmanlının dört bir yanında savaş var.
Ölümler,yaralanmalar,verem başta olmak üzere,toplumu etkisi altına alan hastalıklar..
Ekonomik zorluklar.
Milletin içine düştüğü yılgınlık,ümitsizlik.
Herkesin kendi başının derdine düşmesi.
Çocukların kadınların bu hayat şartları içerisinde yaşadıkları sıkıntılar.
Yanlış bir batılılaşma anlayışı.
Devlet işlerinde sorumluluk yüklenen insanların liyakatsizliği.
Okumuş kimselerle halk arasındaki inanç ve anlayış farkı.
Bu toplum ve devlet çöküntüsü,dış düşmanların saldırı ve katliamları Akif i öyle bunaltır ki,bu durumu anlatırken şöyle bir tasvir yapar;

“Bir sahne demek âleme pek doğru elbet;
Ancak görülen vakaların hepsi hakikat.
Hem öyle vekâyi ki temaşası hazîndir.
Aheng-i tarab sâzı bütün ah ü enîndir.
Zîra ederek bunca sefalet -zede feryâd;
Vâveyl sadasıyle dolar sîne-i eb’âd
Yâ Rab,bu yüreklerdeki ses dinmeyecek mi?
Senden daha bir emr-i sükûn inmeyecek mi?
Her an ediyorsun bizi makhûr-i celâlin.
Kurbân olayım,nerde senin,nerde cemâlin?
Sendense eğer çektiğimiz bunca devahî
Kimden kime feryâd edelim söyle İlâhî!
……….
Bir yanda yanar lânesi bin hâne-i harâbın
Bir yanda söner lem’ası milyonla şebâbın.
Kalmış eli böğründe felâket-zede mâder;
Evladını gömmüş kara topraklara,inler.
…………..
Lakin bu sefîlan-ı beşerden kiminin, var
Kalbinde bir ümîdi ki yıldız gibi parlar;
İmandır o cevher ki İlahî ne büyüktür..
İnansız olan paslı yürek sînede yüktür.
…………..
Akif sefalet içinde yaşayan insanların durumuna çok üzülür.
Öyle ,ki Rabbine bizim sitem veya isyan gibi gördüğümüz bir naz ve samimiyetle yalvarır.
Neden bu kadar sıkıntıları veriyorsun bize ya ilâhî der.
Ama yine ona sığınıp kurtuluş istemekten de geri durmaz.
“Müminlere imdada yetiş merhametine..
Mülhidlere lâkin daha çok merhamet eyle…
Gelecek yazımda devam edeceğim.
Korona sız günler dileklerimle…

Bunları da sevebilirsiniz